| | Profesör Alımları | |
|
+100Jaska Ilmarinen Cloé Félix Pedar Rek Cristobal Windsor Nils Wójcik Alojz Rapp Ira Fox Stelyo Achilleos Bradley Verhallen Attila Qinghai Velvet Beverwill Leith de Bourgh Purdie Carmichael Jérôme Bovis Ofélia Marcelline Irma Griswald Corina Albu Ueli Ebner Ginger L'Ombre Clarissa Aure Archibalt Rhys Irene Asjuëd Wilmer Carmichael Viktor van Dooren Pavel Pravdin Axel Adelstein Anissa Adelstein Billie Desjardins Cameron Walpole Hortense Renard Mercedes Lee Stewie Palabras Quentin J. Lyell Norman Preston Dannie Harrison Lujza Svéd Letje Franze V. Lilla Arverne Era Granville Jolene Windsor Jesus Adrian Vargas Vera Miranda Vayne C. Sturm Gaez Leon Harrison Evelyn C. Zamora Sarah Raisa Catriona Villanueva Sasha Petrova Vanië Byrne Aiona Adam E. Grey Maeve Juliette Dvornej Roux Laroque Ambra Ambrosia West Coast Austen Bentley Nonna Mihaylova Cataleya Ferrer Aidan Wandhunt Sky Rhys Edgard Rostand Laszlo Juhasz West Strzyzewski Ian Carmichael Leonardo Cervelli Irina Belyakova Adrian Synall Armina O'Rourke Dimitrije Stanlavis Ulysses Ulyssa Ice Lexy Cresswell Archer Luke Griffiths Pyotr van der Vliet Jackson Royce Andrew Treveaux Victor Thorn Lucian Langeais Carola Wozniacna Trevor Ninković Julius K. Qixinâ Gregory Daniels Nadine Bonheur Byron Heinrick Maya Maier Aleksandre Lucien Roux Lamia Claudia Chamberlain Rose Ann Wharton Maximilian Beljean Louve Bryn Rhys Katerina Yalenchka Raven Orlov Kevin Brant Eileen Matteo Orlov Sedona Treveaux Feuer 104 posters | |
Yazar | Mesaj |
---|
Feuer Yönetim
Mesaj Sayısı : 275 Kayıt tarihi : 28/03/13
| Konu: Profesör Alımları Cuma Mart 29, 2013 12:29 am | |
|
Dersler ve Profesörleri
[*]Karanlık Sanatlara Karşı Savunma: Wilmer Carmichael Asistan: Catriona Villanueva [*]Biçim Değiştirme: Cristobal Windsor [*]Asistan: Vincent Brooks [*]İksir: Kendall Mael [*]Asistan: Irma Griswald [*]Tılsım: Norman Preston [*]Asistan: Jaska Ilmarinen [*]Bitkibilim: Rose Ann Wharton Asistan: Trixie Tudor [*]Sihir Tarihi: Ueli Ebner Asistan: Alojz Rapp [*]Mitoloji: Velvet Beverwill Asistan: Jérôme Bovis [*]Kehanet: Billie Carmichael Asistan: Leith de Bourgh [*]Uçuş: Venus Khristin Presnova Asistan: [*]Muggle Bilimleri: Ira Fox Asistan: Cloé Félix [*]Sihirli Yaratıkların Bakımı: Bradley Verhallen. Asistan: Clara Jones [*]Astronomi: Adrian Synall Asistan: Irene Asjuëd
Başvuru yapabilmek için; Karakter adı: İstenilen ders: Kişisel özellikleri: Yaş (30 aşağısı kabul edilmeyecektir.): Örnek rp:
30 yaşından küçük karakterler profesör asistanı olup, sonrasında profesörlüğe terfi edebilirler.
| |
| | | Sedona Treveaux Dükkan Sahibesi
Mesaj Sayısı : 5547 Kayıt tarihi : 30/03/13
| Konu: Geri: Profesör Alımları C.tesi Mart 30, 2013 6:10 pm | |
| Karakter adı: Sedona Treveaux Kişisel özellikleri: Sabırlı ve sorumluluk sahibidir. Yakın çevresindeki insanlarla birlikteyken anlaşmaya daha yatkındır. Finansal kararlarda çok dikkatlidir ve her riski önceden hesaplar. Hiçbir şey için kendini fazla zorlamaz. Riya, yalan ve oyunlara kalkışmaz. Nasıl duruyorsa, öyledir. Rahattır. Genel olarak düzen ve alışkanlık yanlısıdır. Büyük sürprizlerden ya da ani gelişme ve şakalardan hoşlanmayabilir. Genel olarak çok karmaşık şeylerden hoşlanmaz ve düşündüklerini basit ama etkin bir biçimde ortaya koymayı sever. Yaş (30 aşağısı kabul edilmeyecektir.): Yirmi dört. Uçuş Profesörü asistan olacağız. Örnek rp: - Spoiler:
"Hayır..." Genç cadı gözlerini, karşısındaki adamın yüzüne çevirdi. Burnuna gelen keskin içki kokusu yüzünden midesi bulanmaya başlamıştı, kusmamak için kendisini zor tutuyor olmasına rağmen dik durabilmeyi başardı. Dünya üzerinde alkolden daha çok iğrendiği bir şey varsa, o da babasının kendisiydi. Şeytanın beden bulmuş haliydi Kenna'nın gözünde, ama hayır, şeytan bu kadar saf olamazdı. O; daha çok gizli işlerin peşinden koşardı, insanları tuzaklarına düşürmeye çalışırdı ve zekice planlar yaparak hareket ederdi. Babasının onunla hiçbir alakası yoktu, daha çok Tanrı'nın elinden çıkma bir hata gibiydi. Köse ve aynı zamanda da kel olduğundan dolayı ne kafasında saç vardı, ne kollarında, ne de yüzünde. Giyiyor olduğu beyaz atletin üstüne bir şeyler daha geçirmesi gerektiğini öğretememişti sosyete yıllar içerisinde. Üstelik banyo yapmayı unutacak hale gelen babası, Kenna'nın bir keresinde bitlenmesine sebep olmuştu. Genç cadı o zamanlar yaşadığı işkenceyi ömrü boyunca unutabileceğini sanmıyordu. Bütün evi baştan aşağı kaynar sularla temizlemek, babasını köpüklü suya sokmaktan çok daha kolaydı. Alkol aldığı zamanlarda daha inatçı ve asabi olan babasının normal hali de çok insaflı sayılmazdı ne de olsa. Bir hafta boyunca genç kız kasaba halkı tarafından soru yağmuruna tutulmuştu gözünde oluşan morluk ve yanaklarındaki kızarıklıklar için, her ne kadar kullandığı kapatıcı ve fondöten bitme noktasına gelmiş olsalar da. Kenna'nın babasının eli ağırdı ne yazık ki, genç cadı bunu çok küçük yaştayken öğrenmek zorunda kalmıştı. Annesini öldürmüş olduğunu söyleyen bir adamla aynı evde kalmak kolay olmadığı için pek çok kez kaçma girişiminde bulunmuştu ama her seferinde, başını koyacak bir yere sahip olmadığından olacak, tıpış tıpış eve dönerken bulmuştu kendisini.
Annesini doğumda kaybetmişti genç cadı, bu yüzden bazı boş bulunduğu anlarda kendisini suçlu hissetmiyor değildi. Babası da kendisine moral verme konusunda profesyonel sayılmazdı, daha çok onun üstüne gidiyordu bu konuda. Makenna'nın annesine çektirdiği acıları tatması gerektiğine dair bir şeyler zırvalıyordu; fakat genç cadı bunların hiçbirini tamamen dinleyebilecek kadar zaman bulamıyordu. Yanağına inen bir tokat ya da elmacık kemiklerini hedef alan bir yumruk, kızın bütün dengesinin şaşmasına neden oluyordu. Yerlere yumuşak halılardan alıp sermesinin bir sebebi de buydu, yüzü yeterince yara bere içerisinde kalıyordu; bir de bacak ve kollarında morluklar oluşmasını istemezdi. Her ne kadar babası bu vuruşun yeterli olmadığını düşünüp, onu yerden alıp narin derisi yeşerene kadar sıkıyor olsa da. Makenna o zamanlarda ağlayacak duruma geliyor ve babasına kendisini rahat bırakması için yalvarıp duruyordu... bu yöntemin işe yaramadığını öğrenmişti oysa. Şu anda dünya üzerinde sahip olduğu en yakın insan oydu, birbirlerine destek olup Makenna'nın annesinin acısının üstesinden gelebilirlerdi. Birçok çocuğun gözünde babaları bir kahramandı, onları her tür tehlikeden koruyacak ve kıllarına zarar gelmemeleri için canlarını ortaya koyabilecek erkeklerdi. Onları düşündükçe genç cadının gözleri yaşarıyordu, böyle bir muameleyi hak etmek için ne tür bir günah işlemiş olduğuna akıl sır erdiremiyordu. İlk tokadını iki yaşındayken yemişti ve o günden bu yana her hafta istisnasız şiddet görüyordu, üstelik dozu artarak ilerliyordu. Bazı günler nefes alıyor olduğu için bile dövüldüğünü düşünüyordu genç cadı, hiçbir hatada bulunmadan görüyordu bu muameleyi çünkü. En ufak bir acıma duygusu yoktu adamda, yoksa neden kendi kanından ve canından olan bir insana işkence ederdi ki? Derin bir nefes alan Makenna, bunları sorgulamanın bir anlamı olmadığını gayet iyi biliyordu. Kendi kafasında kurduğu şeyler, cadıya yardım edemezdi sonuç olarak. Onun boş yere umutlanmasını ve en sonunda çok daha fazla üzülüp, incinmesini sağlardı. Bunun için Kenna'nın da en az onun kadar sert olması gerekiyordu, özellikle de babasına karşı duygularını kapatması. Kendisine gıdım sevgi beslemeyen birine yumuşak başlı davranırsa, zayıflık göstermiş olurdu.
Makenna alkol almış babasının, almamış halinden daha kaba olduğunu biliyordu. Başına gelecekleri sezmiş olduğundan hemen evin merdivenlerine yöneldi. Çabucak odasına gidip, kapıyı da kilitlerse belki bu seferlik kurtulabilirdi. Adamın zihni şu anda yavaş ilerliyordu, bu yüzden genç kızın kaçmaya çalıştığını ancak o merdivenleri yarıladığında fark etti. Öne atılarak Makenna'nın ayak bileklerini kavradı. Genç kız tam yeni bir adım atacakken tutulmuş olması nedeniyle dengesini kaybetti ve merdivenlerin üstüne kapaklandı. Dizleri ve dirsekleri basamakların sert uçlarına denk gelmiş olduğu için inildedi. Acısı yavaş yavaş bedenine dağılırken, daha çok geç olmadığını biliyordu. Ayaklarını tekme atar gibi hareket ettirirken, babasının sert tutuşundan kurtulmaya çalışıyordu; ancak bu düşündüğü kadar kolay değildi. "Bırak beni!" Tırabzana tutunduktan sonra ayağa kalktı, zira adam da merdivenlerin üstüne yatmış durumdaydı. Ona saniyelik bir bakış attıktan sonra koşmasına devam etti. Merdivenleri uçar gibi çıktıktan sonra koridorun sonundaki odasına doğru yöneldi. Tam kapıya ulaşırken birinin kendisini kazağından yakaladığını hissetti. Öyle şiddetli geriye çekildi ki Makenna'nın nefesi kesildi. Saçları yüzünün önüne düşerken göz ucuyla babasının hırslı bakışlarını gördü. Korku dolu bir hıçkırık boğazından istemsiz bir şekilde çıkarken, kendisini en kötüsüne hazırladı. Babası onu duvara o kadar sert bir şekilde iteledi ki, genç cadı omurgasından bir çıtlama sesi duyduğuna emindi. Hissettiği acı yüzünden dişlerini, alt dudağına geçirdi. Başka bir yere odaklanmaya, daha güzel şeyler düşünmeye çalışıyordu. Bu evden ayrılacağı günü mesela ya da babasının bütün bu olanlara karşılık hesap vereceği zamanı... Yüzünün sağ tarafına bir tokat yedikten sonra boynu tamamen sol tarafa doğru döndü. Kafasının içerisinde zonklamalar meydana gelirken, beyni düşünmeyi reddediyordu. Şu anda Makenna'nın odaklanabileceği tek şey vardı, o da hissettiği acıydı. Babası onu duvara ittirmeyi bıraktığında koridorun ortasında bilinci yarı açık bir şekilde ayakta duruyordu. Düşünebileceği tek bir şey vardı, ki o da 'Kaç!' idi. Genç cadının gözleri kapısı açık duran odasına yöneldi, ama babası onun zihninden geçenleri tahmin etmişti. Bu sefer sol tarafına bir tokat yedikten sonra gözleri karardı ve yere yuvarlandı. Ağzına demir tadı geliyordu, muhtemelen ya burnu kanıyordu yine ya da dudağı patlamıştı. Belki de dilini ısırmıştı hiç farkına varmadan. Yerde acı içerisinde kıvranırken inildemekten kendisini alamıyordu. Gözlerinden soğuk yaşlar boşalıyor ve bütün bunların en kısa zamanda bitmesini istiyordu. "Kes sesini s*rtük, başımı ağrıtıyorsun!" Genç cadı babasının cümlesinin sonunda karnına güçlü bir tekme yedi. Nefesi akciğerlerine sıkışmış ve midesindekilerin hepsi yukarıya doğru çıkmaya başlamıştı. Makenna kusmaktan son anda kurtuldu, ağzına gelen safra tadı her şeyi daha da kötü kılıyordu. En sonunda babası gözlerini kızının üzerinden kaldırdı ve onun üstünden yürüyüp geçerek merdivenlere yöneldi. Genç cadı yerde âcizce yatıyordu. Sessizce soluna doğru dönmüş ve daha demin tekme yemiş olduğu karnını sarmalıyordu. Gözyaşları belirgin bir biçimde halının üzerinde ıslaklık oluşmasını sağlıyordu, ancak hıçkırmıyordu. Bunun da geçeceğini biliyordu çünkü, dünya üzerindeki her şey gibi. Sadece sabır göstermeli ve pes etmemeliydi.
| |
| | | Matteo Orlov
Mesaj Sayısı : 322 Kayıt tarihi : 30/03/13
| Konu: Geri: Profesör Alımları Paz Mart 31, 2013 6:03 pm | |
| Başvuru yapabilmek için; Karakter adı: Matteo Orlov İstenilen ders: Sihir Tarihi Asistanı Kişisel özellikleri: halledeceğiz Yaş (30 aşağısı kabul edilmeyecektir.):21 Örnek rp: Laszlo | |
| | | Eileen Yönetim
Mesaj Sayısı : 378 Kayıt tarihi : 28/03/13
| Konu: Geri: Profesör Alımları Paz Mart 31, 2013 7:12 pm | |
| | |
| | | Kevin Brant
Mesaj Sayısı : 209 Kayıt tarihi : 02/04/13
| Konu: Geri: Profesör Alımları Salı Nis. 02, 2013 9:49 pm | |
| Başvuru yapabilmek için; Karakter adı: Althea Maier İstenilen ders: Tılsım Kişisel özellikleri: Süpriz ama Raven'ı sevecek. Yaş (30 aşağısı kabul edilmeyecektir.): Öyle diyorsan 33 olsun. En seksi yaş derler. Örnek rp: Raelyn Ilonjka
| |
| | | Raven Orlov Cadı
Mesaj Sayısı : 3016 Kayıt tarihi : 30/03/13
| Konu: Geri: Profesör Alımları Salı Nis. 02, 2013 9:54 pm | |
| Verdim. Ravenı sevmeyen de ölsün. | |
| | | Katerina Yalenchka Slytherin IV. Sınıf
Mesaj Sayısı : 73 Kayıt tarihi : 02/04/13
| Konu: Geri: Profesör Alımları Salı Nis. 02, 2013 10:22 pm | |
| Andrei Orlov / İksir asistanlığı. / Asil bir Orlov / Üstte Tılsımcı benim. | |
| | | Raven Orlov Cadı
Mesaj Sayısı : 3016 Kayıt tarihi : 30/03/13
| Konu: Geri: Profesör Alımları Salı Nis. 02, 2013 10:24 pm | |
| Lütfen, hangi Orlov değil ki? Verdim rütbeyi de. | |
| | | Bryn Rhys Büyücü
Mesaj Sayısı : 1345 Kayıt tarihi : 03/04/13
| Konu: Geri: Profesör Alımları Çarş. Nis. 03, 2013 5:42 pm | |
| Bryn Rhys Sihir Tarihi Bir Papa karakteri nasıl olursa öyle. Saymadım; ama çok. Papa oluyom ben, Ludvik var olur mu? | |
| | | Louve Yönetim
Mesaj Sayısı : 291 Kayıt tarihi : 20/03/13
| Konu: Geri: Profesör Alımları Çarş. Nis. 03, 2013 5:48 pm | |
| | |
| | | Maximilian Beljean Basın
Mesaj Sayısı : 1876 Kayıt tarihi : 04/04/13
| Konu: Geri: Profesör Alımları Perş. Nis. 04, 2013 9:21 pm | |
| Karakter adı: Maximilian Beljean İstenilen ders: Biçim Değiştirme Kişisel özellikleri: Halledilecek buralar hep. Yaş (30 aşağısı kabul edilmeyecektir.): 25 olsun asistan olalım. Örnek rp:- Spoiler:
Soğuk. Hissettiklerinin arasında en belirgin olanı belki de buydu; soğuk. Gözlerine sıkı sıkıya bağlanmış siyah bez sayesinde şakaklarından akan kanı hissedebiliyordu. Yaptığı tüm anlaşmaların ucunun kendine de dokunduğunu öğrendiği günden beri baba demeyi bir kenara bırakmış olan genç, ihtiyarın bu denli bir gizlilikle sürdürdüğü işinin ne olduğunu merak etmesine karşın görüş alanının ilk defa karartılması karşısında damarlarında akan kana öfkesinin sıçradığına emindi. Olgunlaşmaya başlamış kaslarının kasıldığı ve çenesinin gerildiği dışarıdan kolaylıkla fark edilmesine rağmen ihtiyarın bu konuda hiçbir şey yapmamış olması canını sıkıyordu. Güvensiz ahmak. Boyundan büyük düşüncelerini kendine saklamayı, adeta genç beyine kazıyan ihtiyarın eline koz vermemek için derin nefesler alarak rahatlamayı denedi. Beş duyusundan birini yitirmesi, diğer duyularını sonuna kadar kullanmasını işaret ederken duyduğu her çıtırtıya kulak kabartması ve hissettiği her değişime tepki vermesi kaçınılmazdı. Odada, kendinden başka bir nefesin daha olmadığını anlaması durum bu haldeyken uzun sürmediği gibi muhtemelen başının üzerinde yer alan ampulün cızırtısı sinirini bozmak için özellikle oraya konulmuş gibiydi. İçine çektiği nefesin tozlu oluşu ufak çaplı bir öksürük krizini peşinde sürüklerken kesik ama keskin olan öksürüklerinin arasında muhtemelen dışarıdan gelen ayak seslerini fark etti genç kulakları. Nefesini tutarak gelen öksürükleri bastırmaya çalıştığında güçlü adımlara nazaran daha narin ve daha çocuksu adımlar düzensizdi. Ne olup bittiğini görememek, sadece soğuk ve tozlu olduğunu keşfettiği odanın içinde tek başına beklemek kanın beynine sıçrama süresini kısaltırken eli kolu bağlı bir biçimde oturmak huzursuzluğunu bir kat daha artırıyordu. Kaçış yolu arayacak halde olmadığını bilmesine rağmen zihninden türlü senaryolar yaratıp hepsinin sonunu kötüye yorması, hazin bir yenilgiyi bedenine aksettirirken kapı kilidinin mekanik bir sesle açılıp içeriye iki nefesin daha girmesi eş zamanlı gerçekleşti. Tahminen ve büyük bir ihtimalle içeriye girenlerden biri Nicholas'tı. Bunu, zemini dövercesine yürüyen sert adımlardan anlamak mümkündü, ancak diğerinin kim olduğu konusunda en ufak bir fikri olmadığı gibi Nicholas'ın içeriye girmesiyle bedeni, mantıklı bir güvensizlik ve alışılagelmiş güvenirliliğin ellerine teslim olmaktan kaçamadı.
Ölü hücrelerin bir hayli biriktiği parmakları, ellerini birbirine mahkum eden iplerle uğraşırken hissettiği anda zihninden geçen soruların büyük bir kısmının cevabını alacağını biliyordu. Kendi nazarında tamamen gereksiz olan iplerden kurtulduğunda şakağını sıkan siyah bez parçasını büyük bir nefretle başının üzerinden çıkardığında cevap bekleyen gözlerle ihtiyara bakmaya çalışıyordu, zira gözleri uzun bir süredir bağlı olduğundan odayı aydınlatan ve sinir bozucu cızırtıyı çıkaran ampulün cılız ışığı bile gözlerini derinden etkiliyordu. Birkaç kere ardı ardına gözlerini kırparak görüntünün tekrar eski hâli gibi kusursuz olmasını sağlamaya çalıştıysa da henüz zamanın doğru olmadığını belirtircesine görüntü sisliydi. İhtiyarın gümüşi saç telleri, aynı renkteki ince sakalına karıştığı ayrıntıyı fark eden gözlerini, odadaki diğer nefese çevirdiğinde gördüğü koyu renk saçların Ira'ya ait olduğunu anlaması uzun sürmedi. Sisli görünen birkaç dakikanın ardından görüntü eski berraklığına geldiğinde gece mavisi gözlerde gördüğü korkuya yenilmiş öfke karşısında afalladı. Bakışlarının odağını ihtiyara çevirdiğinde, yaşlılığın etkisiyle buruşmaya yüz tutmuş elinde muggle yapımı küçük bir kamerayı kendi çapında ayarlarken görmesi, zihninin içinde dönen kaosu bir kat daha arttırmaktan geri durmadı. Bakışlarını, kız kardeşinin bakışlarına odaklarken güven veren bir tavır takınmayı ihmal etmese de ne olacağını bilmemenin verdiği güvensizlik, güven vermeye çalışan turkuazlara gölge düşürüyordu. "Gömleğini çıkar Alatair." Yıllardır sesindeki otoriteyle bile ezildiği ihtiyar ile kız kardeşinin arasında korkusuzca dikilen bedeni, kulağına dolan sese karşı itaat etmekten bir hayli uzaktı. Gözlerini kin ile kısarak baktığı koyu kahverengi derinliklere itaatkâr, çelimsiz çocuğun fersahlarca uzaklara gittiğini kabul ettirmeye kararlıydı. "Sana dediğimi yap!" Bir aslanın kükremesinden farksız olan otoriter ses tonu, aralarında muhtemel bir tartışmanın başlayacağının habercisiydi. Geri adım atmayacağını yumruklarını sıkarak belli eden genç Rovenién, duruşunu dikleştirdiğinde ondan korkmadığını belli ediyordu. "Hayır." Sinir bozucu bir kararlılık ve rahatlıkla sarf ettiği kelimenin belki de kendi sonunu hazırladığı gerçeğinin farkına varması beyin kıvrımlarında şimşek gibi çaksa da, ona istediğini vermemekte kararlıydı. İhtiyar istediğini alamamanın verdiği sinirle kendine doğru sert adımlarla yaklaştığında kaçınılmaz bir güç gösterisinin kapıda olduğunu, ancak ihtiyar karşısında pek de fazla avantaja sahip olmadığı görebiliyordu. Kaskatı kesilen bedenini tamamlayan ifadesiz çehresinde hissettiği nefes, alkol ve tütünle harmanlanmışken Nicholas'a sarhoşken bulaşmaması gerektiğinin ikaz tabelaları zihninde yanıp sönüyordu; ancak bunun için çok geçti. Üzerinden yırtarak gömleğini çekip çıkaran ihtiyarın bir diğer hedefi, şüphesiz ki kız kardeşiydi. Kızın narin bedeninin üzerine tarifi zor bir iğrençlikle yürüyen adamın silueti gözlerinde yansımasıyla birlikte, kendine doğru hunharca fırlatırmış kızın düşmesini engellemek adına kollarıyla sıkıca sardı. Gece mavilikleri, kendi turkuazlarıyla buluştuğunda öfkesini zorla dizginlediğini belli eden bir ses tonuyla ona çabucak gitmesi gerektiğini söylediğinde bunun için geç kaldığını belli edercesine kapının kilidinin mekanik sesi odayı dolduran diğer bir ses oldu. Akabinde gelen öfkeyle karışık sert ses, hükmü kesin buyruklarının yapılması için onları zorlarken inadının çatırdama seslerini duyabiliyordu.
Muazzam bir nefret ve iğrenmişlikle Ira'nın narin bedenini saran elbisenin fermuarını olabildiğince yavaş açarken ihtiyarın hızlı olması gerektiğini daha yapacağı bir dolu işi olduğunu söylemesi üzerine parmaklarını kızın elbisesinin üzerinden çekti. İhtiyarla aralarında sadece birkaç santimin olması, işine yaramadığı gibi söylediği her buyruğun eyleme dönüşmemesi üzerine bedeninin çeşitli yerlerine aldığı darbelerin sayısı bir hayli artmışken, ilk gençliğinin ona bahşettiği kontrolsüz güç öfkeye karışarak yakınında bulunan sandalyeyi ihtiyar adamın kaburga kemiklerinde kırması genç Rovenién'in zayıf olmadığını Nicholas'a ilk defa gösterimiydi. Yaptığı eylemin arkasında durduğunu belli edercesine öfke dolu gözlerini ihtiyarın bakışlarında sabitlediğinde, basit bir kağıt parçasıymış gibi odanın diğer tarafına fırlatılışı karşısında öfkeyle kasılan tüm kaslarını hissedebiliyordu. Hışımla düştüğü yerden kalktığında gözüne ilişen eski demir parçasını alarak Ira'ya yönelmiş olan ihtiyarın sırtına olan tüm gücüyle vurduğunda kulaklarına dolan acı dolu inleme, gücün bedeninde yayıldığını hissetmesine neden oldu. Kolundan tuttuğu kız kardeşini, kilidini birkaç darbede kırabildiği kapının dışına atarken onun güvende olması için keskin bir tınıyla kaçmasını söyledi. Tam da bu sırada kasılan omuzlarında hissettiği sert eller, bedenini bir paçavra gibi odanın içine çektiğinde bir saniye bile düşünmeden elindeki demir parçasını ihtiyarın şakağına yakın bir yere savurdu. Sarsılıp yere düşen Nicholas'ın başından akan kan, kendine gelmesini sağladığında sıkı sıkıya tuttuğu demir elinden düşmüş ve yardım çağırmak adına küçük odayı koşarak arkasında bırakmıştı. Daha seninle işim bitmedi Nicholas Rovenién.
| |
| | | Sedona Treveaux Dükkan Sahibesi
Mesaj Sayısı : 5547 Kayıt tarihi : 30/03/13
| Konu: Geri: Profesör Alımları Perş. Nis. 04, 2013 9:31 pm | |
| Aşkitime bir rütbe benden <3 | |
| | | Rose Ann Wharton Profesör
Mesaj Sayısı : 268 Kayıt tarihi : 05/04/13
| Konu: Geri: Profesör Alımları Cuma Nis. 05, 2013 4:25 pm | |
| Karakter adı: Rose Ann Wharton. İstenilen ders: Bitkibilim. Kişisel özellikleri: Yaşının getirisi olarak söyleyeceği sözden çekinmeyen ve her daim Hogwarts'ın iyiliği için çabalayan biri. Eski kafalı birisi olduğu için öğrencilerin rahat tavırlarından bazen rahatsızlık duyuyor, bu yüzden de fazla disiplinli olarak biliniyor. Yaş (30 aşağısı kabul edilmeyecektir.): Yetmiş yedi. Örnek rp: Sedona Treveaux. Müdürelik de istiyorum efendim. | |
| | | Claudia Chamberlain
Mesaj Sayısı : 554 Kayıt tarihi : 30/03/13
| Konu: Geri: Profesör Alımları Cuma Nis. 05, 2013 4:31 pm | |
| Profesör dediğin böyle olur. Emekli olman gerekmiyor mu senin teyze. Veriyorum hemen rütbeyi. | |
| | | Lamia
Mesaj Sayısı : 76 Kayıt tarihi : 05/04/13
| Konu: Geri: Profesör Alımları Cuma Nis. 05, 2013 9:18 pm | |
| Başvuru yapabilmek için; Karakter adı: Lucian Chandler İstenilen ders: Mitoloji. Kişisel özellikleri: Obsesif. Yaş (30 aşağısı kabul edilmeyecektir.): Otuz altı. Örnek rp: Raven Orlov. - rütbemi de verdim. | |
| | | Aleksandre Lucien Roux
Mesaj Sayısı : 13 Kayıt tarihi : 02/04/13
| Konu: Geri: Profesör Alımları C.tesi Nis. 06, 2013 2:15 pm | |
| Karakter adı: Aleksandre Lucien Roux İstenilen ders: Karanlık Sanatlara Karşı Savunma Kişisel özellikleri: Zeki ve inatçıdır. Ravenclaw mezunu olduğu için çok okur ve çoğu konuda sessizlik içinde dinlemeyi sever. İnandığı değerler konusunda sabit fikirli olduğu söylenebilir. Dünyadaki olaylara kendini kapatanlardan değildir. Çeşitli gazeteleri düzenli olarak takip eder. Olaylar hakkında fikir yürütür. Küçükken hep bir seherbaz ya da sihir bakanı olmak istemiştir. Ancak zaman seçmeye geldiğinde önce Karanlık Sanatlara Karşı Savunma Profesörünün etkisinde kalarak bu alanı seçmiş daha sonra da profesörlüğü devralmıştır. Yetimhanede büyümüştür bu yüzden ailesini kaybetmiş çocuklara özel ilgisi vardır. Öğrencilerden varsa özel ihtimam gösterecektir. Yaş (30 aşağısı kabul edilmeyecektir.): 30 tam Örnek rp: Adminler rplerimi biliyorlar. Dilerlerse yollayabilirim ama. | |
| | | Sedona Treveaux Dükkan Sahibesi
Mesaj Sayısı : 5547 Kayıt tarihi : 30/03/13
| Konu: Geri: Profesör Alımları C.tesi Nis. 06, 2013 2:21 pm | |
| Kabul edildi ve rütbe verildi. | |
| | | Maya Maier
Mesaj Sayısı : 58 Kayıt tarihi : 06/04/13
| Konu: Geri: Profesör Alımları Paz Nis. 07, 2013 3:29 pm | |
| Karakter adı:Maya Maier İstenilen ders:İksir. Kişisel özellikleri:Düzenlenecek ama bence kaçırmayın beni. Yaş (30 aşağısı kabul edilmeyecektir.):32 Örnek rp:Aneckha. | |
| | | Byron Heinrick
Mesaj Sayısı : 35 Kayıt tarihi : 01/04/13
| Konu: Geri: Profesör Alımları Paz Nis. 07, 2013 3:32 pm | |
| İşe alındınız efendim | |
| | | Nadine Bonheur Slytherin V. Sınıf
Mesaj Sayısı : 135 Kayıt tarihi : 08/04/13
| Konu: Geri: Profesör Alımları Ptsi Nis. 08, 2013 5:37 pm | |
| Karakter adı: Marcus Cresswell İstenilen ders: Tılsım Kişisel özellikleri: Sert, kaba saba bir adam. Duyguları var ama kullanmıyo. Yaş (30 aşağısı kabul edilmeyecektir.): 27 Örnek rp: Floja | |
| | | Louve Yönetim
Mesaj Sayısı : 291 Kayıt tarihi : 20/03/13
| Konu: Geri: Profesör Alımları Ptsi Nis. 08, 2013 6:17 pm | |
| | |
| | | Gregory Daniels Büyücü
Mesaj Sayısı : 332 Kayıt tarihi : 04/04/13
| Konu: Geri: Profesör Alımları Perş. Nis. 11, 2013 8:09 am | |
| Karakter adı: Gregory Daniels İstenilen ders: Mitoloji. Asistan olarak tabii ki. Kişisel özellikleri: Geveze, çabuk parlayan, düşünmeden hareket etmeyi seven, hırslı. Yaş (30 aşağısı kabul edilmeyecektir.): 25, efendim. Örnek rp: - Spoiler:
Buz parçasının teninin üzerinde yavaş yavaş eriyişini hissedebiliyordu genç adam. Sıcak olan teni, buzun soğukluğuna tepki veriyor, büzüşüyordu. Belki hissedemiyordu ama darbe aldığı yere doğru akan kan, daralan damarlardan geçemiyordu, böylece fazla bir şişlik de olmayacaktı. En azından öyle olmasını umuyordu genç adam. Buz parçası iyice ufaldıktan sonra gözden kayboldu ama sol omzu hala ağrıyordu. Canını sıkan ise omzuna aldığı darbe, ya da seyircilerin gözleri önünde bütün bir arena boyunca uçtuktan sonra bok dolu bir çukura düşmek filan değildi. Uğruna çukurlara düşmeyi umursamadığı avını kaçırmıştı ve bu çok daha önemliydi. Son birkaç hedefini böyle elinden her kaçırmıştı ve her seferinde alacağı ücret de azalmıştı. Dahası itibarı da zedeleniyordu böyle olunca. Yıllardır uğraştığı şöhretin bir anda yerle bir olması yeterince can sıkıcıydı. Neyse ki azimliydi ve bu gece daha bitmemişti. Son avını hala halledebilirdi.
Karşısında duran aynada suratını inceledi. Gözlerinin altı yıllardır bu tonda bir mormuş gibi geliyordu artık ona. Kendisinden bir parçaymış, yıllardır-tek-bir-dakika-bile-uyuyamamış tonunda bir mor… Dudağının sol yanında ve o taraftaki yanağında kurumuş kan ve kahverengi, çamur olduğunu umduğu bir şeyler vardı. Yanındaki masanın üzerindeki çanağa doldurduğu suyun içinde duran bezi alıp suratını temizlemeye başladı, olabildiği kadar nazik bir şekilde. Uykusuzluk haricinde suratına aldığı darbeler yüzünden oluşan morluklar hala yeteri kadar can acıtıyordu zaten. Birkaç sefer sonunda kurumuş maddelerin çoğu suratından çıkmış, masanın üzerinde duran suyu kahverengi ağırlıklı, koyu bir sıvıya dönüştürmüştü. Av peşine düşmeden önce bir duş alsa mıydı diye düşünüyordu ama böyle de halledebilirdi herhalde. Şu anda oturup beklemesi bile büyük bir zaman kaybıyken keyfine kalmış olan bir duşla daha zaman kaybedemezdi zaten.
Sandalyesinin arkasına asmış olduğu tişörtünü kontrol etmek için temkinli bir şekilde ayağa kalktı. Ayaklarının altındaki tahta zemin de vücudu gibi bu harekete karşı çıkarak inledi. Geçici bir sığınak için daha fazlasını isteyemezdi Gregory ama bu kadar gürültücü bir evle de karşılaşmamıştı daha önce. Bu şehre bir daha gelmemeyi umarak tişörtün arkasına açılmış olan pençe izlerini inceledi. Zaten tişörtten geriye de pek bir şey kalmamıştı. Kumaş parçasını bir arada tutan sadece birkaç iplik parçası varmış gibi görünüyordu. Kendisinin kırmızı ve bu geceki avının koyu yeşil kanının etkisiyle tamamen renk değiştirmişti tişört. Söylenerek elindeki kumaş parçasını odanın uzak bir köşesine doğru fırlattı. Sabahtan kalan birkaç çöp parçasına artık kullanılamayacak durumda olan tişört anında uyum sağlamıştı. Eğer sabaha hala hayatta olursa çöpleri yok edecek, sonra da şehirden ayrılacaktı. Yeraltı oyunlarıyla geçimini sağlayan bir şehir kendisine o kadar uygun olmasına rağmen buradan gitmek için can atıyordu genç adam. Bir şey canını sıkıyordu. Şöhret ya da beceriksizlik değildi bu hissettiği ama ne olduğundan da emin olamıyordu. Bir an önce gitmesi gerektiğini biliyordu sadece. Sayın Başkan da kendisinin peşine adamlarını takmadan önce işini bitirmeli ve şehirden ayrılmalıydı. Kimse şehrinde ödül avcısı bir katili istemezdi zaten.
---
“Geç kaldın, kardeşim” “Ah…” “Saatlerdir senin gelişini bekleyen adamlarım var… Sanırım sıkılıp gittiler. Pek eğlenceli değilsin anlaşılan.” “Üzgünüm.”
Karşısında, tavana kadar uzanan, kafataslarından oluşan tahtında oturan erkek kardeşine baktı Gregory. İçinde yükselen nefreti kusabileceği bir anı o kadar uzun süredir bekliyordu ki, şu an ona bu kadar yakın olmak tenini geriyor, parmak kaslarının kontrolünü yirtiriyordu. Dahası, her an konuşan birisi olmasına rağmen dudaklarından tek kelimelik cümleler dışında pek bir şey de duyulmayacak gibiydi. Üzgünüm, diye düşündü, parmaklarıyla çevresini kavradığı ince ve uzun bıçağı elinde dengelemeye çalışarak. Üzgün müydü gerçekten? En güzel zamanlarını beraber geçirdiği insanın boğazına bir bıçak saplamak ve bütün taht odasını o kanla temizleyecek olması için üzgün müydü? Asırlardır bu tahta geçen herkesin yaptığı katliamları bu ölümle temizleyecek olduğu için üzgün müydü? Ağabeyini severdi. Bir zamanlar kendi kanından olan çocuğu ve genç adamı severdi. Ama sonra o değişmişti, değil mi? Bu kendi tercihiydi. Bunu seçerek Gregor’u da bu yola sokmuştu. İntikam ve nefret yoluna…
Sol elini pantolonunun cebine sokup ufak bir haç çıkardı, parmaklarının arasında tutarak. Bir avcı olarak bütün inanışlara aitti. Bir avcı olarak kendisini ölüm meleği olarak görenler vardı. Öyleydi. Ufak haçın havada süzülürken çıkardığı ses harekete geçmesi gerektiğini bildiriyordu. Tahtı oluşturan kellelerden birine saplanan sivri haç kardeşini harekete geçirmeye yetmişti. Haçın amacı da buydu zaten. Avı harekete geçirmek… Ufak kabzayı kavrayıp tahta doğru koşmaya başladı. Kendisinin uzun menzilli silahları vardı, peki ya avının? Yanına sokulmaması gerektiğini geçen turda öğrenmişti Gregory. Ama ölümcül etkiyi yapacak olan da bu elindeki ufak bıçaktı. Hızlı olması gerektiğini biliyordu. Ne yapıyor olursa olsun, ne avlıyor olursa olsun, hızlı olmalıydı. İçine çekildiği bu dünyada yavaş olmak, ölümle eşdeğerdi. Ve ölemezdi. Ölüm getirirdi ama ölemezdi. Anlaşma böyleydi.
Lanet olsun! Bu gerizekalı yaratıkların yeri geldiğinde ne kadar hızlı olabildiklerini unutuyordu Gregory. Dahası kafası bu kadar düşünceyle ve anıyla doluyken avının hiçbir hareketini kestiremiyordu. Adam resmen kendisiyle oyun oynuyordu. Koyu kırmızıya boyanmış bir duvara doğru uçarken birkaç küfür savurmuştu ağabeyine doğru. Adam odanın ortasında durmuş, suratına Gregor’un nefret ettiği o kaypak gülümsemesini yerleştirmiş cıkcık’lıyordu. Ellerini ve tek dizini mermer zemine dayayıp destek alarak ayağa kalktı. Kardeşinin küstahlığı canını sıkıyordu. Bu özellik bütün yaratıklarda vardı ve ölümlerine yol açan tek özellikleri de buydu zaten. Ağzında biriken kanı zemine tükürüp dik dik karşısındaki adama baktı. Kendisiyle oyun oynadığını zannediyor olabilirdi, Bırak öyle devam etsin. Zihninde hocasının sesi yankılanıyordu. Bırak öyle zannetmeye devam etsin. Bırak oyunun onun elinde olduğunu zannetmeye devam etsin.
Patlamalar taht odasını sarsıyor, kırılan ve parçalanan tavandan yere düşen parçalar ortalığı toza ve dumana boğuyordu. Bombaların kendi etkisi ise göz ardı edilemeyecek kadar fazlalardı. Normal bir insanın sadece gözlerini yaşartabilirlerdi ama içindeki kutsanmış su damlaları büyük bir yaratıksavardı. Odayı dolduran duman arasında neredeyse uçarcasına ağabeyinin üzerine koşuyordu Gregory. Kendisini göremiyor olsa bile duyabiliyordu ve bu kaçabilmesine olanak sağlıyordu. Dişlerini birbirine kenetleyip sırtında asılı duran arbaleti aldı eline. Bunu da duymuş olsa da umursamıyordu. Dikkat dağıtıcı her şeyi kullanmaya hazırdı. Birkaç ok gözden çıkarılabilirdi, her ne olursa olsun. Belki kaçamaz, düşüncesiyle kalbini tutturmaya çalıştı ama çoktan hareket etmişti. Koşmaya devam ederek arbaleti sırtına attı. Artık sıkılmıştı bu oyundan. Kaslarının ağrıdığını ve isteklerine karşı geldiğini hissedebiliyordu. Ağabeyi de mükemmel durumda sayılmazdı. Öksürüyor, görmeye çalışıyor ve kaçıyordu.
Bıçağın boğazdan içeri girerken bu kadar zorlanacağını bilmiyordu Gregory. Normalde tek harekette kelleyi vücuttan ayırmış olurdu ve işi bitmiş sayılırdı. Bedeni yakmak dışında başka bir işi kalmıyor olurdu. Ama ağabeyi zorluk çıkarıyordu. Belki de yeni dönüştüğü için hala insan direncine sahipti, bilemiyordu. Yeteri kadar dirençli olduğunu söyleyebilirdi ama. Beden, yaptığı baskının altında bir o tarafa, bir bu tarafa sallanarak boğuşurken bir yaratıkla savaşıyormuş gibi hissetmiyordu genç adam. Bir canavarın işi çoktan bitmiş olurdu. Boğazından yükselen öğürtüyü gerisin geriye göndermeye çalışırken kardeşinin gözlerine baktı Gregory. Parlak iki yuvarlak küre hem o kadar yabancı, hem de kendisi kadar tanıdıktı. Ne yaptığının farkına daha yeni varmış gibi gözlerini bıçağın kırmızıya dönmüş çeliğine ve ağabeyinin boğazına girdiği ve etrafındaki bölgeyi parçaladığı yere indirdi. Bu darbeden geri dönüşü yoktu. Boğazı tamamen parçalanmıştı zaten.
Altındaki beden boğuşmayı kesmişti. Artık kendisine doğru gülümsüyordu. Önceden yaptığı gibi kardeşine gülümsüyordu Bealfire. Yıllar önce doğumunu ağlayarak izlediği kardeşine gülümsediği gibi gülümsüyordu. Ya da yanlış bir şey yaptığında babasına karşı onu savunduktan sonra bahçeye çıkıp oyun oynadıkları gibi gülümsüyordu. Birbirlerine ejderhalarla ilgili hikayeler anlatırken yaptığı gibi gülümsüyordu ağabeyi, kendisine. “Üzgünüm kardeşim,” diye konuşmaya çalıştı ama boğazından daha fazla kan akmasına neden olmuştu. “Üzgünüm,” diye tekrar etti. Daha önce üzgün olduğunu söylememişti hiç. Daha ağabeyinin önce ağladığını da görmemişti Gregory. O her zaman güçlü olmuştu. O her zaman haklıydı. Ya da üzülmezdi. Gözlerinden süzülen tek damla yanağından aşağıya, çenesine ve oradan da kan gölünün arasına düştü. Kendisi hiç olmadığı kadar üzgündü ama elinden başka bir şey gelmezdi. Bu bir yaratığın son anlarında yapacağı bir şeydi. Kendisi de zorla olsa ağabeyine gülümseyip son bir hareketle bıçağıyla altındaki bedeni sonsuza dek hareketsiz bıraktı. Elinin tersiyle suratında oluşan ter, kir ve gözyaşı karışımını sildikten sonra cebinden çıkardığı kibritle bedeni ateşe verdi. Artık istediği kadar duş alabilirdi.
| |
| | | Sedona Treveaux Dükkan Sahibesi
Mesaj Sayısı : 5547 Kayıt tarihi : 30/03/13
| Konu: Geri: Profesör Alımları Perş. Nis. 11, 2013 9:07 am | |
| | |
| | | Julius K. Qixinâ Gryffindor V. Sınıf
Mesaj Sayısı : 57 Kayıt tarihi : 20/04/13
| Konu: Geri: Profesör Alımları C.tesi Nis. 20, 2013 6:06 pm | |
| Karakter adı: Andrew Bryant İstenilen ders: Karanlık Sanatlara Karşı Savunma Asistanı Kişisel özellikleri: Zekidir, çıkarları doğrultusunda ve mantığa uygun hareket eder. Umursamaz ve korumacıdır da, tezatlıklarla doludur denebilir... Yaş (30 aşağısı kabul edilmeyecektir.): 25 (Asistan olduğu için oluyor sanırım) Örnek RP: Sebastian Vasquez | |
| | | Trevor Ninković
Mesaj Sayısı : 652 Kayıt tarihi : 30/03/13
| Konu: Geri: Profesör Alımları C.tesi Nis. 20, 2013 6:09 pm | |
| - Sedona Treveaux demiş ki:
- Rütbe verildi ^^
| |
| | | | Profesör Alımları | |
|
Similar topics | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |