Şu anda kullanıcı aktivasyonu yöneticiler tarafından yapılıyor. Eğer hali hazırda üye olmuşsanız/olacaksanız karakterinizin aktif edilmesi için infernium@outlook.com adresine mail atabilirsiniz. İsminizi ve karakter adınızı vermeyi unutmayın.

Infernium Yönetim
Şu anda kullanıcı aktivasyonu yöneticiler tarafından yapılıyor. Eğer hali hazırda üye olmuşsanız/olacaksanız karakterinizin aktif edilmesi için infernium@outlook.com adresine mail atabilirsiniz. İsminizi ve karakter adınızı vermeyi unutmayın.

Infernium Yönetim
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  

 

 Konsey

Aşağa gitmek 
3 posters
YazarMesaj
Anissa Adelstein
Cadı
Cadı
Anissa Adelstein


Mesaj Sayısı : 72
Kayıt tarihi : 01/04/13

Konsey Empty
MesajKonu: Konsey   Konsey Icon_minitimeÇarş. Şub. 18, 2015 2:47 pm

Anissa Adelstein + Vladimir Orlov
&
Ava Cresswell + Raven Orlov
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Anissa Adelstein
Cadı
Cadı
Anissa Adelstein


Mesaj Sayısı : 72
Kayıt tarihi : 01/04/13

Konsey Empty
MesajKonu: Geri: Konsey   Konsey Icon_minitimePerş. Şub. 19, 2015 12:51 pm


Vitray deseniyle süslenmiş camın önünde durmuş dışarıyı izliyordu kadın. Kurşuni rengin hakim olduğu hava ıslak bir gözü andırıyordu adeta. Sanki en ufacık dokunuşla göz yaşları sicim gibi inecekti yer yüzüne. Yüzünde belli belirsiz bir gülümseme belirdi. O an boş olan koltukların hayatlarına bugünden itibaren gök yüzündekinden farksız bir renk doğmayacağına bahse girerdi. Şayet kavramların bir rengi varsa, korku pusun rengiyle anılabilirdi. Siyahın sadece ölüme, kırmızının ise cehenneme yakıştığını herkes bilirdi. Bu nedenle günün anlam ve önemine daha azının yakışamayacağını düşünmüştü. Beklendik olsun ya da olmasın, Vladimir Orlov’un dönüşü kesinlikle gök kuşağının mutluluğu çağrıştıran renkleriyle bağdaştırılamazdı. Savlarının doğruluğunu çok değil biraz sonra konsey adı altında güçlerini birleştiren dünyanın ileri gelenlerinin gözünün içine fütursuzca bakarken test edecekti. O gözlerde korku ve öfkenin verdiği nefreti tadacaktı kadın. Ve çaresizliğin verdiği hazzı, herkes Vladimir’in hali hazırda bulunan mezarının –o mezarın asla var olmaması ayrı bir ironiydi- üzerine basıp geçmeyen kişinin ismini bilecekti. Anissa Adelstein. Yine de Vladimir’in önünde korkudan saygıyla eğilen bir takım yardakçının elinden ne gelirdi ki? Salladıkları her küreğin küçük bir çakıl taşına çarparak gerisin geri tepmesi Anissa’nın insani değerler taşıyan yanında küçücük bir sızı oluşmasına neden oluyordu. Ne yazık ki kadın küçük olan şeyleri kaale almayı asla huy edinememişti. “Westerberg, zamanı geldi. Gerekli hazırlıkları derhal tamamla.” Başını adamdan tarafa çevirmedi. Buna rağmen ellilerinde olan adamın birkaç adım arkasında durduğunu hissetmek onun için çok zor değildi. Düşmanı bol olan bir aileden gelmenin verdiği bir hediyeydi bu yetenek. Bir gözü kapalıyken diğerinin açık olması gerektiği öğütlenmişti her daim cadıya. O da ailesinden öğrendiği her şeyi çocuklarına miras bırakıyordu. Merhum annesinin uykusunun en tatlı yerinde katledilmiş olması aksine ihtimal vermiyordu zaten. Bakışlarının hala kararsız olan havayı izlerken zihninin uzaklaşmakta olan adamda olması da bundandı. Nihayetinde alınan tüm önlemlere rağmen minicik bir hata bile ayaklarını kaydırmak adına kocaman bir atılıma dönüşebilirdi. Bu her daim böyle olmuştu. “İki gün...” Kafasını ağır ağır kapının olması gerektiği yere doğru çevirdi. Ava Cresswell’in sorgulayan bakışları karşısında duruyordu. “Son toplantımızın üzerinden sadece iki gün geçti Anissa.” Kadının sözlerinin altındaki manayı anlamak için alim olmaya gerek yoktu. Bu kadar büyük bir aciliyet arz eden konunun ne olduğuna vurgu yapıyordu cümleleri. Oysa Anissa sadece basit bir gülümsemeyle yetinerek kadına hala boş olan sandalyelerden birini, kendisine ait olanı işaret etmişti. Ava’nın tek kaşı manidar bir şekilde havaya kalksa da adımlarını uzun masanın en sonuna yönlendirmişti. Tartışmaya gerek yoktu zira. Belli ki Anissa’nın ağzından konsey üyelerinin tamamı yerini alana kadar tek bir kelime dahi çıkmayacaktı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Vladimir Orlov
Büyücü
Büyücü
Vladimir Orlov


Mesaj Sayısı : 50
Kayıt tarihi : 24/02/14

Konsey Empty
MesajKonu: Geri: Konsey   Konsey Icon_minitimePaz Şub. 22, 2015 3:32 pm



Vladimir Orlov hayatı boyunca yorgun hissetmişti, kendi gölgesinde kararan onca ideal, onca hayal ve yolundan çıkan onca plan her zaman devam etmek için yeterli olmuştu halbuki. Sonu gelmeyecekmiş gibi yaşamıştı ve ölüm bile kesin bir ‘son’ değilse, şimdi neden korkacaktı ki? Adamın kemikleri öncesinden kalın, kanı öncesinden daha yoğun akıyordu artık. Günler önce karanlığa, ardından da gümüşi bir hayaletin gözlerine bürünmüştü ve renkler yeniden parladığında tonları her zamankinden daha koyuydu. Hayır, Vladimir Orlov için ölüm bir son olmamıştı, henüz işinin bitmediğini söyleyebilirdiniz, henüz istediğini almadığını, henüz o tahttan indirilebilecek kadar güçten düşmediğini. Oysa doğruluk payı taşıyan tek bir şey vardı, Vladimir huzursuzdu, tıpkı bir hayalet gibi, her zamankinden de çok. Bunu bir oyun olarak görmekten zevk alıyordu, siyah ve beyaz, bir satranç tahtasının kareleri üzerine dağılmış, piyonları ardına saklanan, hayati taşlar vardı zira. Bundan iki sene önce kendi atını öne sürmüş ve fildişi şahı devirmişti. Öyle ki bir insanın hayatının mahvoluşunu an be an gözlerinde izleyebilirdiniz, bu sefer farklıydı, adam bakışların ardında ruhu görememişti. Yenilgisini kabullenen bir insan vardı en başta, o tatlı zaferi ellerinden alıp damağında acı bir tada dönüştüren şey de buydu. Planı dahiceydi, planı beklenmedikti ve getirisi kaos olmalıydı, sessizlik değil. O noktada şüphelenmeliydi belki de, kabullenmek o zamanlar tanıdığı genç kızın kanında olan bir şey değildi. Öfkeyi derine gömüp beslemişti ve çok öncesinde Vladimir’in yaptığı bir şeyi yapmıştı; toparlanmıştı. Babasının her zaman söylediği gibi, bir insanın gerçekten pes etmesini sağlamak öfkeyi yaradan bir zehir gibi emip tükürmeyi gerektirirdi, hala duygularının gücünü hissedebilen bir insan kırılmazdı. Zamanını beklerdi. Vladimir bu nasihatı can kulağı ile dinlemişti ve kelimelere aşina iki kişinin de aynı oyunun kurbanı oluşu sadece trajikti. Nikolai kendisi için gelen sonu görmemişti, tıpkı bunu oğluna miras bırakarak Vladimir’i de aynı kaderle lanetlediği gibi. Adam kırmızı güllerine tapardı, Vladimir’in tek yapması gereken tenine bulaşacak ve bitkileri olduğundan daha parlak gösterecek zehri taç yapraklara yedirmeyi akıl etmek olmuştu. Nikolai Orlov bir tutkundu ve günlerden bir gün önüne diz çöktüğü o Fransız gülünün dibinden hiç kalkamamıştı. Ardından yılbaşı yemeğinde kendi hizmetkarlarının salona taşıdığı kırmızı gülleri görmüştü Vladimir, o an her şeyin bittiğinden emindi, o an kaybetmişti ve babası ile aynı mezara yuvarlanacak olmak boğazını kavuran zehirden çok daha fazla acıtmıştı. Tatlıydı, zengin şarabı damağında daha güzel kılacak kadar hem de. Sevdiğiniz bir şeyin sonunuzun olması huzurlu bir ölüm sayılamazdı, kırmızı güller de, kadehler de kirlenmişti şimdi ve sırada neyin olduğunu merak ediyordu adam. Zehrin korkakların silahı olduğunu söylerlerdi, oysa Vladimir’e sorarsanız zehir çaresizlerin silahıydı. Bazen düşmanı gözlerinin içine bakarak yenemezdiniz, buna gücünüz yetmediği için değil, baktığınız zaman ne göreceğinizi çok iyi bildiğinizden. Bu yüzden ölmeden önce Raven’ın bakışlarında ne okuduğunu çok merak ediyordu Vladimir, o gece genç kadına bir şey verdiğini biliyordu. Kabuslardan ziyade, ancak ölümün doğurabileceği bir dürüstlük belki. Ne de olsa bir insanın hayatına son verdiğinizde kaybettiğiniz kadarını kazanırdınız. Sonu gelmeyecek bir döngüde, çemberlerin etrafında dönerek ve her adımda başlangıç noktanızı unutarak.

Doğru zamanı beklemek en iyi becerisiydi belki de, Vladimir Orlov şartların gerektirdiği kadar dakikti. Konsey’in toplantıları için kullandığı barok yapının büyülü, sonsuz odalarından birinde o brokar desenli koltukta otururken bir kez daha kendi zamanını bekliyordu. Hayatlarını görünmez olmayı öğrenerek geçirmiş adamları her yerdeydi, işini şansa bırakmamıştı. Birazdan kapısı çalınacak ve son konsey üyesinin de teşrif ettiği fısıldanacaktı kendisine. Bu gerçekleştiğinde adam koltuktan doğruldu ve elindeki dokunulmamış şarap kadehini düşünceli bir şekilde şöminenin üzerindeki rafa bıraktı. Kızıl renk bir an geçmişin tüm hatalarını anımsatarak soluk ışıkta parladığında arkasını dönmüştü bile, ilerledi ve kendisi için açılan kapıdan çıkarak daha önce defalarca adımladığı aydınlık koridor boyunca sakin adımlarla yürüdü. Vladimir’e özgü adımlardı bunlar, yenilmez olduğunu vurgulayan, güven ve meydan okuma dolu. İki yanında koridor boyunca kendi adamları yerlerini alırken adam saygıyla selam veren insanlara dönüp bakmadı, altın sarısı gözleri koridorun sonundaki kapıya odaklanmıştı. Asla gelmeyecek bir Orlov’u bekliyorlardı zira, Vladimir hayattayken masanın başındaki o koltukta asla yeri olamayacak bir insanı. Adımları durdu ve Vladimir pirinç kolları tutarak habersiz suratlara açılan kapıyı bundan iki sene önce olduğu gibi bir edayla itti. Arkasından kapatmadı ve dudaklarında ince bir gülümseme belirdi, Anissa Adelstein ile birlikte paylaştığı bir gülümseme, buna rağmen kendi dudaklarında bir ölüm fermanını andırıyordu. Bakışları herkesi hiçe sayarak Ava Cresswell’in üzerinde durduğunda altın sarısı gözler parladı.

“Uzun zaman oldu.”
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Ava Cresswell
Bakanlık
Bakanlık
Ava Cresswell


Mesaj Sayısı : 136
Kayıt tarihi : 26/08/13

Konsey Empty
MesajKonu: Geri: Konsey   Konsey Icon_minitimePtsi Şub. 23, 2015 6:02 pm


Ormanın içinde uzanıp giden patika yolu izliyordu arabasının tekerlekleri. Yaklaşık beş dakika sonra bulundukları mevsime inat yeşilliğini koruyan ağaçlarla –sanki sihir yapılmıştı- çevrili bu yolun sonuna dikilen, karargah olarak kullandıkları Ortaçağın imzasını taşıyan heybetli yapıya ulaşacaktı. Yeşil gözleri siyah camın ardında kalan kurşuni gökyüzüne çevrildi. Cam havayı olduğundan çok daha koyu gösteriyordu. Çağrı yapmak için mükemmel bir gün değildi kuşkusuz. Buna rağmen bakanlıktaki odasını terk edip yola koyulmak için bir an olsun tereddüt etmemişti Ava Cresswell. Hoş, aksi bir seçeneğe sahip olmadıklarını söylemek tamamen yanlış olacaktı. Topluluğa adımını attığında öğrendiği ilk şey işareti aldığında her ne durumda olursa olsun çemberdeki yerini alması gerektiği olmuştu. Bir ölü olsanız bile durum değişiklik göstermezdi. Biri sizin koltuğunuzu devralırken bile beyazlar içindeki ruhunuz odanın üzerinde eser dururdu. Sanki dört duvar arasına sıkışmış gidecek başka bir yeriniz yokmuş gibi. Ölüm bile huzura erme yolunda önünüzde büyük bir engeldi. Ölümün son iyiliği yeniden ölemeyecek olmanız olsa bile, cehennemle kutsanan ruhunuza ıstırap çektirecek yeni bir şey her zaman karşınızda dururdu . Vladimir Orlov'u iki yıl geride bırakmış olmalarına rağmen dini sembollerle çevrili bu alana adımını attığı her an hala adamın varlığını hissedebiliyor oluşunun nedeni buydu belki de. Vladimir her neredeyse hala bir parçası buradaydı ve asla da enselerinde hissettikleri nefesinden kurtulacaklarmış gibi görünmüyordu. Bunu Anissa Adelstein'ın her bir mimiğinde, gülümsemesinin ardında ya da ona yönelen bakışlarının altında görebiliyordu. O an da olduğu gibi. Bakışları kolları birbirine kenetlenmiş kadını izledi Ava'nın. Sorusuna bir cevap beklemeyi yüzündeki gülümsemeyi gördüğü an bırakmıştı. Sadece pek de hoşnut kalmayacakları bir fırtınanın yaklaştığının, hatta kapılarına çoktan dayanmış olduğunun farkında olan zihni bunun ne olduğunu anlayabilecek bir ipucu yakalamaya çalışıyordu. Çabası boşunaydı, kadının onları fazla merakta bırakmayacağı aşikardı çünkü. Acil çağrısının nedeni buydu. En azından buz dağının arkasında görünen kısmı buydu. Bütün sorunları masaya yatırmalarının ardından henüz iki gün geçmişken acil bir toplantı talep edildiği ender rastlanılan bir durumdu. Yaşamlarının büyük bir bölümünü tepelerinde gezinen kara yağmur bulutuyla geçirmeye alışmış konsey üyeleri için bile. Oysa rüzgarın ne zaman çıkacağını ya da onlardan yana eseceğini, kocaman bir fırtınaya dönüşeceğini tahmin ettikleri bir an bile olmamıştı sefil hayatlarında. Her biri binlerce kez aynı hataya düşmüştü belki. Tekerrür edenin tarih değil hatalar olduğunu doğruluyordu bir türlü kabul edemedikleri bu acizlikleri.

Kaşlarından biri havaya kalktı. Bakışları bir saniye kadar kadının üzerinde dolaşmaya devam etse de sonunda adımları onu hala boş olan koltuklara yönlendirdi. Geri kalanının dolmasını ise anlamsız huzursuzluğunun damarlarında kol gezinmesine izin vererek bekledi. İnce parmakları sağ yüzük parmağına geçirdiği mücevheri -antika yüzük konsey üyeleri tarafından kullanılan bir mühürdü aslında- çevirirken dalgın bakışları odanın sonundaki kapıya çevrilmiş birçoğu gibi son üyenin de yerini almasını bekliyordu. Raven Orlov. Orlov'un adımları salonun taştan zeminini yalarken bakışları değdiği noktaya takılıp kaldı ve hafızasına kazınan sarı gözlerin hala ne kadar parlak olduğuna şahit olduğunda yeşil gözlerinde şaşkınlık dolu bir ifade belirip aynı hızla kayboldu. Vladimir Orlov ete kemiğe bürünmüş şekilde, tabiri caize kanlı canlı, karşısında dikiliyordu. Bunun bir eşek şakası olmadığından ise son derece emindi. Salonu saran fısıldaşmaların ve şaşkın bakışların eşliğinde oturduğu yerden kalktı Ava. Zemin ayağının altından her an kayacakmış gibi gelirken bile attığı adımların sağlamlığından değil Vladimir, bu odadaki herhangi birinin kuşku duymasına asla izin vermezdi. Sakin bir şekilde eski dostuna yürüdü. İki yıl önce bu salonda beklenmedik ölüm haberini aldığında yüzünde tuhaf bir gülümseme belirmişti. Şimdi birçok yaşamın sonunu getirecek bu yeni kutsanışı aynı yerde aynı tuhaf gülümsemeyle karşılıyordu. "Öyle, sevgili dostum…” dudakları yapmacık bir gülümsemeyle büküldü sarışın kadının. “Ama bana sanki dünmüş gibi geliyor.” Dün yoktu ve bugün vardı. Adamın anlaşılmaz bir denklemmiş gibi görünen geri dönüşünün açıklaması cadı için bu kadar basitti işte. Altın sarısı gözlerin en içine baktı. Tavırları yeşil gözlerinin ardındaki nefreti perdeliyordu. Buna rağmen Vladimir biliyordu. Dönüşü yeni bir kaosun habercisiydi ve şeytanı alaşağı etmenin bedelini her zaman birden fazla kişi öderdi.  
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Konsey
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: İsveç-
Buraya geçin: